Gençlerdeki güvencesizlik hissi, bugününü ve geleceğini öngörememek ve kendilerini hiçbir şekilde ekonomik ve özgürlükler anlamında garanti altında hissedememek şeklinde yansımasını buluyor.
Giderek artan işsizlik ve yoksulluk işçi ve emekçilerin ortak derdi. Ancak nüfusun önemli bir bölümünü oluşturan gençler, bu sorunlardan en çok etkilenen grup. Araştırmalara göre 15-29 yaş grubunda ne eğitimde ne işte olan genç sayısı 5 milyon 852 bine ulaştı. TÜİK verilerine göre toplam nüfusun yüzde 15’ini oluşturan 13 milyon genç nüfuslu Türkiye’de, gençlerin yüzde 50.2’si mutlu olmadığını söylüyor. Yüzde 62.5’i yurtdışına gitmek istiyor. Öncelikli sorunlarıysa işsizlik, eğitim, güvencesizlik ve fırsat eşitsizliği. Koronanın daha da derinleştirdiği sorunlarla başa çıkmakta zorlanan gençler, 18 yaşındaki Furkan Celep örneğinde olduğu gibi intihara da sürükleniyorlar.
Cumartesi Söyleşisinin bu haftaki konuğu İstanbul Politik Araştırmalar Enstitüsü (İSTANPOL) Genel Direktörü, Siyaset Bilimci Seren Selvin Korkmaz’la, “apolitik” ve “ne istediklerini bilmemekle” eleştirilen gençlerin sorunlarını ve beklentilerini konuştuk. İSTANPOL’un ocak ayında yaptığı “Türkiye’de gençlerin güvencesizliği: Çalışma, geçim ve yaşam algısı” araştırmasının koordinatörlerinden Seren Sevin Korkmaz, gençlerin siyaseti nasıl ele aldığını, rejimin inşasında gençlere atfedilen rolü ve sorunların nasıl çözüleceğine ilişkin sorularımızı da yanıtladı.
Başka çalışmalarla da örtüşen gençlik araştırmanızdaki bulguların en öne çıkan yanı gençlerin kendilerini güvencesiz hissetmeleri. Gençler güvencesizliği nasıl tanımlıyor?
Belirttiğiniz gibi çok farklı kurumların yaptıkları araştırmalarda da gençlerin temel meselesi güvencesizlik oldu. Güvencesizlik gençlerde endişe, stres ve öfke hisleriyle birlikte, geleceğini öngörememe, bugünün belirsiz olması, özetle hayata dair hiçbir güvencesinin olmaması şeklinde yansıyor. Gençler ciddi şekilde hem bir borç sarmalında, hem özgürlüklerinden yana kaygıları var, hem de ekonomik kaygıları var, aileye bağımlılar. Dolayısıyla en basit tabiriyle gençlerdeki güvencesizlik hissi, bugününü ve geleceğini öngörememek ve kendilerini hiçbir şekilde ekonomik ve özgürlükler anlamında garanti altında hissedememek.
Güvencesizlik tanımı, genel olarak çalışma yaşamı ve iş güvencesi üzerinden değerlendirildiği için soralım, gençlerin güvenceli iş tanımları ne?
Gençlerin anladıkları şey, düzenli çalışma saatleri, düzenli maaş ve düzenli tatil hakkı olan bir iş. Yani bizim en temel insan hakları olarak tarif edeceğimiz talepler, bugün gençlerin özlem duyduğu şeyler. Bazen hani sosyal medyada vs rastlarız ya, “Gençler bir şey beğenmiyor!” Hayır bu gençler çok basit talepler üzerinden güvence istiyorlar. Çünkü bizim çalışma yaptığımız gençlerin, mesela bir kamu dairesinde çalışmıyorlarsa, bir kere tatil hakları yok, tatil hakkı olsa tatile gidemiyorlar çünkü o kadar gelirleri yok. Yine çalışma saatleri çok esnek, sabah işe gidiyor ama kaçta çıkacağı belli değil. Çoğu zaman hafta sonları yok. Maaşa gelince, bazıları asgari ücret bile almıyor. Bugün çalışan gençlerin birçoğu “Acaba yarın bu işimi yapabilecek miyim?” endişesi taşıyor.
Bu tablo gençleri kamuda çalışmaya yönlendiriyor. Fakat kamuda da özelleştirme, esnek çalışma, torpil, KHK gibi uygulamalardan yana endişelerini belirtiyorlar…
Tabii. Özel sektördeki bu esneklikten kaçmanın bir yolu olarak kamuyu görüyorlar, daha güvenceli olduğunu düşünüyorlar, tabii kamuda birtakım sosyal haklar da daha fazla. Ama bahsettiğiniz gibi bir, liyakat meselesi gündeme geliyor. Yani “Kendi yetenek ve becerilerimizle zaten bir akrabamız, bir tanıdığımız olmadığı sürece kamuya giremeyiz” anlayışları var.
İkinci tereddütleri, kamuda kendilerini çok geliştiremeyeceklerini, daha durağan bir yer olduğunu düşünüyorlar.
Üçüncüsü ise, bizim görüşmelerimizde KHK çok öne çıkmadı ama Türkiye’nin bugünkü durumuna baktıklarında görüyorlar; yakınlarından görüyorlar, çevrelerinden görüyorlar, çünkü KHK’ler meselesi toplumun çok farklı kesimlerine değdi. Dolayısıyla “Kamuda iş bulsak bile bir gün çok keyfi bir biçimde hiçbir hakkımızı almadan işten çıkarılabiliriz” diye düşünüyorlar. Tüm bunlar gençlerde devletin onlara eşit yurttaşlar olarak davranmadığı algısını yaratabilir.
Bu da yurtdışına gitmek isteyenlerin oranını artırıyor. Son araştırmalara göre bu oran yüzde 76. Buradaki temel saik işsizlik mi? Başka faktörler de söz konusu mu?
Gençlere, “Bu ülkeden neden gitmek istiyorsunuz?” dediğimizde, birincisi daha iyi iş standartlarına erişmek; ikincisi, daha iyi yaşam standartları yanıtlarını veriyorlar. Bizim araştırmamızda çıkan veriler bu. Ama hem farklı araştırmalara baktığımda hem gençlerle ilgili yaptığım okumalar, onlarla yaptığım görüşmelerde sıklıkla vurgulanan bir, daha iyi bir iş; iki, özgürlükler meselesi. Bu ikisi gençlerin yurtdışına gitme isteklerinin altındaki en temel iki kaygı.
Adres olarak da ilk sırada Batı Avrupa, İskandinav ülkeleri ve ABD geliyor. Ama Ortadoğu, örneğin Suudi Arabistan o adreslerden biri değil. Bu, üzerinde söz söylenesi bir ayrıntı mı?
Evet, bu önemli bir nokta. Çünkü Ortadoğu’daki gençlik araştırmalarıyla, Türkiye’deki gençlik araştırmaları örtüşüyor. Ortadoğulu gençler de aynı Türkiye’dekiler gibi yurtdışına gitmek istiyor. Çünkü Ortadoğu’daki ülkeler de gençlerine adil, özgür bir yaşam vadetmiyorlar. Haliyle gençler çıkışı başka ülkelerde arıyorlar. Türkiye’deki gençler örneğin Suudi Arabistan’da iyi para kazanabilecek işler bulabilir, ama buradaki hikaye işte o özgürlükler meselesi. Bugünün gençlerinin değerleri ve yaklaşımları bir önceki kuşaktan çok farklı. Özgürlük tanımları da çok farklı. Bizim eski kuşağın kavgalarını, öfkelerini, hırslarını barındırmıyorlar. Hayata da politikaya da çok farklı bakıyorlar. Dolayısıyla gençlerin derdi sadece para kazanmak değil; adil, onurlu, özgür yaşam sürebilecekleri ülkelerde yaşamak. O nedenle de en azından demokratikleşme konusunda daha ileri seviyede gördükleri Batı Avrupa ülkelerini tercih ediyorlar. Tabii gençler oralarda yaşamayı deneyimlemediler, uzaktan görüyorlar, yani göçmen olarak yaşayacakları zorlukların vs farkında değiller.
Röportajın devamını okumak için tıklayın.